9 entry daha
  • iki ucu pis değnektir. platonik meselelerden bahsetmicem, fazlasıyla kaşılıklıdır bahsedilenler. hani herkesin hayatında kredisi çok yüksek biri vardır. o bu yeri kendi dişi tırnağıyla elde etmiştir. siz gerçekten değerlisinizdir onun için, bunu bilirsiniz. bir taraftan da sizi üzmekten, incitmekten alıkoyamaz kendisini. bu ara onun zevklerine hitap etmemektesinizdir ne yazık ki. siz 18-20 yaşlarında, anne babanın tecriti altında saf ve sıkıcı bi kızken, o 20-22 yaşlarında, hayatı yeni keşfeden genç bir adam. ne sizle olabilir, ne de siz olmadan. gidip gidip gelir. ona hep bahaneler bulursunuz, onun kendini savunmaya bile ihtiyacı kalmaz.

    "haklı gitmekte. napsın ki seni?! sıkıcısın sen sıkıcı. ayda bir görmeyle ilişki mi yürür? iyiki de terketmiş seni."
    " hah bak artık geri geldi. gezdi dolaştı, gönlünü eyledi. geri geldi. artık tamam."

    tamam olmamıştır aslında. bi kaç posta daha çekeceğiniz vardır, henüz çile dolmamıştır. her gidiş gelişlerde sizin cephenizde gözyaşı, kırgınlık, kızgınlık varken, o tarafta yoğun bir pişmanlık. sonunda öyle bir zaman gelir ki. kalbiniz küser, buz kesmiştir en nihayetinde. devamlı atan o kalp, hep bahaneler üreten, sonunda küsmüştür işte. ya da siz olgunlaşmış da olabilirsiniz, bu kadar gözyaşı ve seneler sonunda. o yine karşınızda, ağlamaklı haliyle af dileyip, bunun gerçekten son olduğunu, artık asla ayrılık olmayacağını, ömrünü size adayacağını, hakimin siz olduğunuzu, kalemi kırmak isterseniz yerden göğe kadar haklı olduğunuzu, ama lütfen kırmamanızı söyler durur. yalvarır. klasik tablo. tek fark siz buz kesmişsinizdir artık. bu noktada karar vermelisiniz. affedersiniz ya da vazgeçersiniz.

    ben zamana bıraktım herşeyi. uzun sancılı bir geçiş dönemi yaşadık. yaklaşık 2-3 yıl boyunca diken üstünde paranoyak bir dönem. olgunlaşıp olgunlaşmadığını anlamaya çalışmakla geçen bi kaç yıl. evet olgunlaşmıştı gerçekten bu sefer, ellerimde büyütmüştüm onu ama içimdekilerin büyük bir kısmının çürümesine engel olamamıştım ne yazık ki. derler ya birbirimize geç kalmışız, aynen öyle. şimdi bakıyorum kendime, affedebildim mi diye, hayır affedememişim. belki affettirir diye şans verdim ve o elinden gelen herşeyi yaptı evet. 5 yıldır gözümün içine bakıyor, hem de o ilk 1-2 yılda bakmadığı gibi. o ilk 1-2 yıldaki gibi gözlerimde o ışığı yakalamaya çalışır gibi bakıyor ancak o ışık söneli yıllar oldu. öyle çok kırmış ki beni. artık ona bahane üretemiyorum. sadece kızıyorum, haketmediğim şeyleri bana yaşattığı için, döktüğüm her gözyaşından sorumlu olduğu için ve kredisi yüksek adam o olduğu için. o olmasaydı vazgeçerdim. aklım kalmazdı, içimde kalmazdı. bazen diyorum kendi kendime, her uzun ilişkide sorunlar oluyor, 7 yıl güllük gülistanlık geçemezdi diye ama yok, ben pek çok kıza nazaran daha çok üzüldüm ve kırıldım sanırım. eşime bakıyorum şuanda, yıllar önce yaptıklarının ceremesini bu denli çekmeyi haketmeyecek kadar iyi bir eş. ah evet eşim dedim, evlendik bir de sonunda :) bana 1-2 yıl geç aşık oldu, benim aşkımı da kırgınlıklar üzüntüler törpüledi. durumun özeti bu. vazgeçseydim onu asla unutamicaktım biliyorum, başka bir erkekleyken onu düşünme fikri affetmeye zorladı beni. ama diyorum ya, affedilmiyor tam olarak, bir şey hatırlatıyor yine bi şekilde, yıllar sonra bile. doğrusu affetmektir ya da vazgeçmektir denilemez asla. önemli olan sonunda pişmanlık duymamak.

    edit: öyle de güzel anlatmış #17758195
475 entry daha
hesabın var mı? giriş yap